Saturday, February 3, 2007

En güncel haber

"Ha, ha, ha! Soğuk ne kadar soğuk olabilir ki!" (How cold can be cold?)
Bu espriyi -veya küçümseme, önemsememe mi desem, komiklik mi yapıyordum ne?- bir daha asla yapmayacağım. Cevap veriyorum : soğuk çok soğuk oluyor işte! Demek ki bir bildikleri varmış. Evet artık ben de biliyorum: Burası soğuk bir şehir !

Soğuğun değişik tanımlamaları var daha doğrusu hissetmeleri. Bir kere insanın içi üşümüyor, titremiyor, bunlar daha sıcak - soğuklarda hissedilenlenler. Biz bunları aştık. Bıçak kesiyor gibi insanın etini, veya mutlak donma. Nefesi içine çektiğinizde tüm iç organlar kaskatı kesiliyor, özellikle boğaz ve ciğer. El, yüz, kulak açıkta ne varsa zaten hissedilmiyor, önemli değil. Dilim dilim doğranma hissi gibi (Bunu salladım çünkü aslında hiç dilim dilim doğranmadım, neyse teşbihte hata olmaz)
Zannedildiği gibi kar yağmıyor efenim, çünkü kar yağması için basit fizik bilgime göre sıcaklığın veya soğukluğun 0 C olması lazım. - 10 civarında (yazı ile eksi on) kar nasıl yağsın, şekli o kazaklardaki gibi kristal değil buz ! Lütfen gökten de buz yağmasın artık ! Hoş bir kere o da oldu, ben "yağmur da ne tuhaf ses çıkarıyor" derken baktım donmuş minik parçalar yere çarpıyor. Yani efenim kar sadece tatil yörelerinde, kayak cennetlerinde bir de yeşillikler üstünde. O da taşlaşmış şekilde.
Burda karın yaşamamasının bir sebebi de belediyemizin tuzlama faaliyetleri. Ama öyle böyle değil. Tuzlama denemez, tuzla sıvama filan. Sokağa bakınca tüm cadde ve kaldırımlar bembeyaz, kar daha kirli kalıyor. Bu kadar tuzlamanın sonucunda tabi kokma ihtimali yok şehrin (Ha, ha, ha!) Hatta öyle abartmışlar ki, duvarlar bile tuz içinde, şahsen nasıl tuzladıklarını merak ediyorum. Ne vakit yapıyorlar, muhtemelen gece. Sevgili isimsiz kahramanlara burdan içten teşekkür ediyorum. Hoş tuzlamasalar 3 ay net tatil oluruz, yollar kapanacağı için. Ama burası "dünyanın kışa en hazırlıklı şehri". Bunu ben demiyorum, objektif bir değerlendirme.
Burda kar ve kışın bir boyutu da, tüm toplu taşıma araçları işlediği için ve yollar bazı kenar köşe otoban veya ücra köşe dışında hiç kapanmadığı için hiç bir zaman hiçbir resmi veya özel işyerinin ve okulun ve hiçbirşeyin tatil olmaması. Bina içleri bayıcı sıcak, nefes alınmıyor. Dışarı mı çıkılacak : eskimo kıyafetleri giyiliyor, yüz göz açıkta kalacak şekilde sarılıyor, savaşa gider gibi zırh kuşanıp dışarı çıkılıyor. Tabi sokakta dolaşılmıyor ve mümkünse her yere metro (tren) ile gidiliyor.
Genelde gündüzleri aşırı güneş oluyor, camdan bakıp havayı ısındı zannedip sokağa cengaver gibi fırlamanın bedeli ağır. Bir kaç kere denedim, artık güneşin sıcaklık veren bir nesne olduğuna inanmıyorum. Tamamen durumsal. Aksine, ne kadar güneş varsa dışarısı o kadar keskin soğuk demek. Bulut olunca bulutlar biraz kapak vazifesi görüyor, hava daha ılıman oluyor, tabi göreceli. Bir de rüzgar !! Rüzgar varsa hepimizin TV seyircisi boyutundaki meteoroloji bilgisine göre hava sıcaklığı daha düşük oluyor. Burda öyle lodos, poyraz, karayel, meltem filan yok. Direkt gölden gelen kutup rüzgarı veya "arktik rüzgar" . Buna bir de Sibiryadan gelen rüzgarlar eklendi. Yani her ipini koparan soğuk hava dalgası burda, Balkanlardan gelen hariç. Onun buraya nefesi yetmiyor.
Hayır, önemli olan soğuk değil. Bir şekilde kalın giyiniliyor, sokakta az dolanılıyor, kendi kendinize telkin metodu ile sıcaklık bir kaç derece artırılıyor. Sorun bu soğuk hava modu ne kadar sürecek? Rivayet Mart sonu. Şimdi ayıları daha iyi anladım. Bizim hayat da kış uykusu olmasa da eve kapanma şeklinde, eh doktoraya çalışmak için kıştan iyi mevsim yok !!

No comments: