Friday, November 23, 2007

Oak Park - kütüphane

Bugün , ki tatilin ertesi veya devamı, proje ekibi olarak biraraya geldik ve her yer , daha doğrusu okul kapalı olduğu için - Allahtan-, Oak Park taki kütüphanede çalışmaya karar verdik. Oak Park batıda, ama batının güzel ve engin yüzü. Austin , ki kara batı oluyor, geçince , sevimli, turistik, sakin ve de tipik bir suburb. Meşhur mimar Frank Lloyd Wright'ın yaptığı evler ve stüdyo/evi burda. Orta ve orta üstü sınıfın yaşadığı bir yer. İki-üç katlı tuğla binalar, güzel evler, şirin minik bir kaç cadde. Daha önce bir kere daha gitmiş ve çok beğenmiştim. Haydi Oak Park a diyince bana uzak olmasına rağmen hiç ikilemedim.
Oak Park bir yana , kütüphanesi şimdiye kadar hayatımda gördüğüm en güzel kütüphane ve de halk kütüphanesi. Vergilerin bu kadar yüksek olması kaçınılmaz, bu başka bir sınıf halka göre. Bir kere modern ama çevreye uyumlu bir bina. Kapılar otomatik, girmesi kolay. Güvenliği var. Girişte bir cafe var. İçerisi aydınlık, bir cephe yerden tavana cam, mimari yapısı basit ve sade , hatta Lloyd u hatırlatıyor, minimalist. Aydınlatma çok iyi. Üçüncü ve en üst katta grup çalışma odaları var, rezervasyon sistemi işliyor. Camlı bölmeler. Üstelik okuldaki gibi tepesi açık değil, kapıyı kapat, istersen bağıra çağıra kavga et. Kablosuz internet var, al laptopunu saatlerce çalış, eğlen . Tabi normal bağlantıda var özel terminallerde.
Kitle ilginç, homelessler, yaşlılar, gençler, herkes büyük bir huşu içinde kitap okuyor, ama sere serpe, klasik görüntü ayaklar tepede, ayakkabı çıkmış, önlerinde - ellerinde su şişesi. Ama okuyorlar. Kaynaklar zengin. Ben ne zaman en son kütüphanede çalıştım veya kitap aldım diye düşündüm, geçen sene bir kere. Gerçi ben de uzaktan erişiyorum. Ama gideyim de kitap alayım da okuyayım düşüncesi olmadı. Tabi biraz da kitaplarım kendimin olsun istediğim için satın alıyorum, bir semster boyunca textbookları kütüphaneden alanlar da var. Bir de ben çizerek, not alarak okurum. Ama haklılar, ders kitapları çok , çok pahalı, servet değerinde.
Ger, döneyim, yeni kitapları ve okuyan insanları görünce gözleri parladı. Ayrıca içersi çok temiz. Burada branch lere benzemiyor. Gerçi ana Chicago Public Library bina olarak çok görkemli, ama Oak Park onun bir kolu değil, orası suburb burası şehir. Aklıma bizim mahalledeki Newberry Library ve etkinlikleri geldi. Kütüphanelerin burda bir diğer özellikleri de etkinlikler düzenlemeleri, buna seminer, okuma, konuşma, gezme dahil. Yani sadece kitap bulunduran bir yer değil kütüphaneler. Kütüphaneler soğuk, duygusuz yerler değil, yaşayan sosyal mekanlar ve insanları içlerine alıp olaya dahil ediyorlar. Tek seçenek kitap değil, DVD , video, CD herşey var. Ve de tabi evsizlere çok iyi bir imkan sağlıyorlar, veya düşük gelirlilere.
Özetle Türkiyede'kinden çok farklı bir kavram. Tabi ben kendi öğrencilik yıllarımı hatırlıyorum.



Şükran Günü / Thanxgiving veya Hindi Kurban Bayramı

Dün (23 Kasım Perşembe) Amerikan kültürünün en önemli parçasindan bir olan Thanksgiving (Sükran Günü) idi. Hikayeyi mealen biliyorum, detaylara hakim olmasamda bu minvalde vukuu bulmuştur.
Bir varmış, bir yokmuş, çok eski yillarda, diyelim 1600 lerde, Amerikalilar o zaman daha emperyalist degilken,İngilizlere karsi özgürlik savaşına girişmemişken, yeni kıtaya yerleşmek üzere bir koloni gelmiş. İlk yıl çok zorlu geçmiş, bizim maceracı grup aç kalmış, yerlilerin yardımı ile hayatta kalmışlar. Seyredenler daha net hatırlayabilir, Yeni Dünya (veya buna benzer) diye birkaç bölümlük bir dizi -uzunca bir film- vardır. Amerikaya ayak basanların hikayesi ve tabi meşhur Kızılderili soykırımı.
Neyse, daha sonra yerlilerin yardımı ile ekim, dikim faaliyetleri başlamış, ve daha sonra bereketli geçen bir hasat sonrasında şükür etmek üzere bu günü mimlemişler. Daha sonra uzun süre kutlanmamış, ama Amerika Amerika olunca,yani 1800 lü yıllarda Lincoln ilk defa başkan olup bu devleti resmen ilan edince resmen kutlanmaya başlanmış. Daha detaylı bilgi için The Thanksgiving Story
Güzel tarafı her sene Kasım ın 3. perşembesi olması, yani Cuma da tatil olup bu arada 4 günlük bir tatil yaratmış olunması. Zaten Ekim ortasından itibaren havaya giriliyor, bu hava yılbaşı sonrasına kadar gidiyor. Hakikaten "holiday season".

Thanksgiving, Christmas gibi ailenin bir araya geldiği nadide günlerden, ve de doğal olarak Amerika'da en yoğun seyahat dönemi. Mümkünse Salı'dan yola çıkmak lazım. Zaten Çarşamba okulda kimse yok, herkes yolda bir yerlere gidiyor. Tabi ki havaalında inanılmaz kuyruklar, rötarlar, yerlerde insanlar. Ve her ne hikmetse (aslında şaşılacak bire şey yok sonbaharın sonu, hatta burda kış)hep yağışlı, pis bir hava oluyor. Bu sene sabahtan senenin ilk karı yağdı, önce sevimli idi, sonra tipiye döndü, neyse öğlen durdu.

Thanksgiving aynı zamanda bir paylaşma günü : yemekleri, hazırlıkları, pişirmeyi. Sabahtan 10 gibi hindi slowcooker a oturtuluyor veya fırına veriliyor. Bu arkadaş öğleden sonra 3 e kadar filan ancak pişiyor. Tabi yanında meşhur "sweet potato" veya "yum" denilen içi turunca bir cins sivri patates, akla gelen onlarca başka yiyecek, pielar.

Bu sene Amerikalı arkadaşlarıma davetliydim, neyse tedbirli davranıp bir mercimek köftesi yaptım alel acele, eli boş gitmek olmaz, hatta yemek götürmek lazım. Çoluk çocuk oldukça kalabalıktık.Uzun süre hep beraber sofra hazırladık, onlar daha önce pişirme işini halletmişlerdi. Sonra hep beraber dua ettik, Tanrı ya bize verdikleri için, hatta yaşadığımız için ve bir arada olduğumuz için teşekkür ettik. Sonra ... o kadar çok yedik ki ve saatlerce. Pieları unutamayacağım, hele romlu olanını. İnanılmaz bir ananas tatlısı vardı, hemde ekmekli, tereyağlı ve şekerli, yani uzak durulacak her şey.. Cranberry li brownie de çok güzeldi. Pecan pie a baktım, ve eksik kalsın dedim. Sonra kart oyun oyunları, sohbet. Eee külkedisi ödevlerine dönmeliydi, ben bu fasıla çok kalamadım.

Bu arada çok enteresan sohbetler oldu : Aslında ne kadar zayıf olduğumuz, insan olarak fazlaca kibirli olduğumuz, herşeyi kendimizin yaptığını/ başardığını sandığımız, ama aslında her şeyi Tanrıya borçlu olduğumuz, ve de hiç olmazsa günün belli bir anında bunu hatırlasak fena olmayacağı, şükretmenin ne kadar basit ama ne kadar önemli olduğu, Tanrıyla ilişkimizi düşünmemiz ve bunları tekrar tekrar kendimize hatırlatmamız gerektiği.

Ben de enteresan izler bıraktı dün gece. Tabi ki ben de hatıra kalorilerde kaldı. Hristiyan (ki bu arkadaşlar Protestanlığınbir türevine inanıyor, ama İsa baş figür) veya Müslüman veya Yahudi olmak çok önemli değil. Çünkü Tanrı aynı, ve tek ve bir. Ve biz Tanrının çocuklarıyız, mucizeleriyiz. Aklıma küçükken yemekten önce ailece yaptığımız dualar geldi. Biz bunları nerde bıraktık? Nerde bayramlara tatile gitmeye karar verdik sevdiklerimizle bir araya gelmek yerine? Din aslında nedir? Tanrımla ilişkimi ne kadar düşünüyorum? Ve ne kadar bencil ve mağrurum aslında.

Saturday, November 17, 2007

Chicago Light Festival

Chicago ya kış gelmek bilmiyor, gayrıresmi anlamda tabi. Yoksa resmen başladı 1 Kasım'da. Bugün Michigan Avenue Light Festival vardı. Bu bir Chicago geleneği. Dün Salvation Armay nin renk renk ışıklı dev çam ağacı John Hancock un önüne dikildi. Bu ağacı çok seviyorum, 2 sene önce yine bir Kasım ayında gelip dilekler dilemiştim, tuttu. Şimdi de yeni dilekler dileyeceğim. O kadar güzel ve renkli bir ağaç ki. Önünde SA nin ringbeller ları çanları çalıp yardım topluyor. Bu arkadaşları X-mas sonuna kadr her köşede göreceğiz, kar da kışta çalmaya devam edecekler. Bu sevgili ağaç da herhalde Şubat sonuna kadar burda kalacak.
Light Festival e geri dönersek, bu müthiş turistik bir faaliyet ve de aile eğlencesi. Çoluk, çocuk, büyük, küçük herkes orda. Bir hafta önceden Michigan Avenue boyunca tüm ağaçlar ışıklandı. Cadde de 6 dan itibaren parade vardı, bu nedenle ana cadde trafiğe kapandı, otobüs yolları değişti. Parade Oak Street ,ki artık Michigan Avenue nun kuzey ucudur ve eve de yakındır, de başladı. Bu kocaman bir konvoy : Mickey Mouse başta olmak üzere Santa Claus, geyikler, balonlar, masal kahramanları kamyon/otobüs benzeri platformalr üzerinde ana yoldan geçip el sallıyor. Cadde mahşer gibi, bebekler arabada, çocuklar omuzlarda. Ellerde , kafalarda yanar döner ışıl ışıl şapkalar, sopalar, oyuncaklar, 70 yaşındakiler de böyle 3 yaşındakilerde. O mahşerde kalabalığı yara yara havai fişek gösterisinin olacağı nehir kıyısına , Michigan ın güney ucuna gitmeye çalışıyoruz. Havai fişekler nehrin başında, Chicago Tribune binasının dibinde, köprünün önünde atılıyor. Mickey ve arkasındakiler tüm Michigan ı geçiyor, onlar geçerken caddenin ışıkları yanıyor törenle, sonra konvoy nehrin karşı kıyısına geçiyor ve orda duruyor. İşte tam 6.55 de havai fişek gösterisi başlıyor, muhteşem bir gösteri, 15 dakika sürüyor ama masal gibi. Binaların arasında olduğu için çok yükseğe çıkmıyor fişekler. Beyaz, kırmızı, yeşiller, yanar döner spiral şeklinde göğe yükselenler, pembe toplar, turuncu - lacivert çiçekler. Bir rüya gibi seyrediyoruz, sanki o sahne sarayımın önü, ben de eteklerimi toplayıp koşa koşa nehir kıyısına ineceğim. Hava soğuk, kar bekliyoruz, ama buz da olsa bu olayı kaçırmayacağız.

Sunday, November 4, 2007

Chicago da sonbahar




















Aslında tuhaf oldu, takvime göre Chicago da kış olmalı şimdi sonbahar değil. Ama bu sene şansıma uzun ve güzel , hakikaten İstanbul'da bile ortadan kalkan, saonbahar gibi bir sonbahar oldu Chicago da. Bu ne demek : kar yok henüz, yağmur normal, rüzgarlar daim, ağaçlar kızıla dönüyor, sarı turuncu yapraklar, her yerde kasımpatları, tatil mevsimi (holiday season) ki Halloween den Christmas a uzanan bir süreç bu. Tabi vitrinler sonbahar kıyafetlerini sergiliyor. Sokakta kıyafetler kalınlaştı, değişmeyen tek şey şıpıdıklar, hala bunlarla gezenler var. Ya bize yanlış öğrettiler ayaktan üşünür diye, ya bunlar bilmiyor veya şerbetli. Artık pazarlar bitti, ilkbaharda geri gelecekler. Nehir gezisi sona erdi, Navy Pier in havai fişek gösterisi bitti (acaba cumartesi hala var mı?), tiyatro, bale, dans sezonu tüm cümbüşü ile açıldı, Grant park taki ve Millenium parktaki açıkhava konserleri sona erdi. Geçen seneden farklı mı ? Değil herhalde, ama ben bazı şeyleri yeni farkediyorum.
Kampüs yine telaşlı sincaplarla dolu, çöpleri karıştırıyorlar. Evimin arkasındaki Washington park da havuzun suyu kesildi, bahara kadar kuru kalacak. Hatta 1 Kasımda tren istasyonlarındaki ısıtıcılar çalıştırıldı, Nisan başına kadar kış modunda açık kalacak. Resmi kış burda 1 Kasım da başlar ve 1 Nisan da biter.



















Chicago dan sonbahar manzaraları...