Saturday, September 8, 2007

Yeniden Chicago

Tam iki ay olmuş ben Chicago'dan ayrılıp Istanbul'a geleli. Vakit çabuk geçmiş gibi geriye bakınca. Tıpkı Silivri'de gördüğüm, dakikalarca başımızın üstünden uçan leylek sürüsü gibi tüm öğrenciler de geri döndüler. Bu nedenle Ağustos 15 den itibaren uçaklar hep dolu, biletler pahalı. Bir arkadaşım değişik leylek gruplarının önce Mimar Sinan'da toplandıklarını sonra hep beraber sıcak yerlere , neresi ise oralar belli ki Chicago değil, toplu halde uçtuklarını söyledi. Biz bir yerde toplanmadık, hepimiz ayrı ayrı birliğimize teslim olur gibi okul hayatımızın geçtiği yerlere geri döndük. Bu sefer yolculuk uzun, Chicago çok yabancı geldi. Herhalde bu kadar uzun kalmak içimi dışıma çevirdi.
Bu yaz "ha Chicago ha İstanbul" bir durum varmış buralarda. Yani sıcak, ama İstanbul kadar yüksek sıcaklıklara çıkmadı hiç, ve oldukça rutubetli. "Merak etme, birşey kaçırmadın" dediler. Sonra her taraf konser, festival, şenlik, tabi hepsi kaçtı özellikle gitmeyi çok istediğim Ravinia. Bir de inşaat ve yol tamirleri. Hemen hemen tüm ana arterlerde kazı ve tamir vardı, ama dönüş yollarını ayarladıkları için , bir de tabi Istanbul'a göre daha az trafik olduğu için çok da sorun olmadı. Ne de olsa, yer altına inip treni kullanabiliyoruz. Tabi bu benim gibi toplu taşıma mahkumu halktan biri için. Yolların ne sorunu vardı da bu kadar kazmışlar anlamadım, herhalde kışa hazırlanıyorlar, bir de her ülkede psikoloji aynı : Aman okullar açılmadan işleri halledelim.
İnşaatlar ise o kadar hızla ilerliyor ki, insan gayrımenkul fiyatlarının dibe vurduğu, ev ve apartman dairelerinin sebil olduğu bu ortamda acaba ne zaman alıcı bulacaklar diye merak ediyor. Tabi ki pahalı olanlar hep alıcı buluyor. Burada ev almak bizim anladığımız mülkiyet duygusu ile hiç bağdaşmıyor, gayrımenkul kraliçesi bir arkadaşımın dediği gibi : "Bu bir çeşit deposit, yani parayı değerlendirme, evin değeri artıkça ilave para çekiyorsun". İyi de bu da borcun artması demek, tabi ki hayat borç üstüne kurulu olduğu için bu onları çok rahatsız etmiyor. Aman borcumu bitireyim gibi bir durum yok, çünkü bize kadar gelmeye çalışan ama tam anlamıyla uygulanmayan meşhur "mortgage" 20-30 senelik. Eee kredi hikayeniz de iyi ise çok düşük bir peşinat (5%) ödeyerek artık sittin sene sürecek bir borca giriyorsunuz, yani para biriktirmeye başlıyorsunuz. Değerlenince satarsınız, zannedersiniz ama bu iş tam bir borsa hikayesi, elde patlayabilir. Bir de o kadar çok masraf çıkıyor ki hesabı iyi yapmak lazım. Benim gibi yabancılar ise 25% seviyesinde peşinat ödemek durumunda. Faizler ise ayrı bir kuamr kapısı, son krizde olduğu gibi subprime denilen pek de kredibilitesi olmayan ahaliye değişken faizi dayayınca ve de faizler patlayınca iflaslar başlıyor. Sabit faizle almak her baba yiğidin harcı değilmiş, görünen o ki faizler daha düşecek mecburen.
Bakkal, çakkal, market, ayakkabıcı, Walgreens her yer aynı , her şey aynı. Bu aynılık alışmayı kolaylaştırıyor. Bu sene debelenme dönemi az umarım, bir de en güzeli yeni bir şeyler almakla boğuşmak yok.
Okula biraz makyaj yapmışlar. Çimler, ağaçlar yemyeşil, sincaplar hazır kadro olarak. Kampüs kalabalık, bilmiyorum sonra nasıl boşalıyor, herhalde yoğunluk artınca öğrenciler ortada dolaşmıyor. Hayat yine çok sistematik, kolay idare edilebilir fiziksel boyutta.
Yalnız beni üzen bazı gelişmeler var : CTA, yani meşhur toplu taşıma sistemimiz Vali ile bir satranç oynuyor. 16 hafta iş başı yapan çok genç President ateş topu gibi olaya girdi ve kabus senaryoları ile hükümeti tehdit etti. Sebep belli : bütçe açık, para verin. Siz bir zahmet masraflarını ayarlasanız? Bunu da yapmışlar sözüm ona, ama gazete ilanları ile insanları isyana çağırıyorlar ve 16 Eylülden itibaren çok yüksek oranlarda zam yapıyorlar. Benim dönem kartım var, ama korkarım okul ek para alacak. Ayrıca basket maçlarına gittiğimiz United Center otobüsü kaldırılıyor, buna çok üzüldüm, biz nasıl gidicez? Taksi ile mi? Kaldırmasınlar, bu hatta zam yapsınlar. Sonra okuldan eve ekspres geldiğim 125 de kalkıyor, bir dolu otobüs daha , hepsi Ekspres servis. İyi güzel de, trenler zaten renovasyonda, çok rötarlı çalışıyor, haftasonu çalışmıyor, sürekli "sizin için" deyip tamirata alıyorlar iki ana hattı (kırmızı ve mavi). Bu onlar için normal, eziyet her yerde olduğu gibi halka düşüyor. Vali para vermeyi reddediyor, bakalım bu inatın sonu ne olacak?
Şu aralar uzun süredir beklediğimiz yağmur sezonu başladı, hava çok hızlı değişiyor, çok yağmur yağıyor aniden ve birden günlük güneşlik oluyor.
Oprah yeni sezonu haftaya açıyor, şimdi eski programların tekrarını veriyorlar, diziler ise daha geri dönmediler, demek ki her ülkede yazın TV ler sıkıcı ve aptal yaz dizileri var.
Apartmanımızın çiçekleri yenilemiş. Sonbahar renkleri : yeşil ve mor bu kadar mı güzel yakışır birbirine. Patio muz hala açık, ama oturan az artık. Ben kitaplarımı alıp birazdan aşağıya ineceğim, hiç olmazsa açık havada Java'ya aval aval bakayım, belki ilham gelir de program yazabilir hale gelirim.
Ve üzücü bir haber daha : Plajlarımızda yüzme sezonu kapandı. Ama ben daha giremedim bile. Tamam ayaklarımı soktum, ve de dediklerine göre zaten karın hizasına kadar girmeye izin veriyorlar, açılmak mümkünsüz. Ama bu bana gerçekten bir mevsimin bittiğini hatırlattı. Neyseki daha hava sayesinde terlik-tshirt kombinasyonu ile dolaşıyorum. Yine de plajlara gideceğim kış gelmeden.
İşte Chicago kendini yeniliyor ve uzuuun kışa hazırlıyor. Artık festival ve açık hava gösterileri sona ermekte. Yazlık hayat Memorial Day (Mayıs 28) ve Labor Day (Eylül ün ilk pazartesisi) arasında, hava fişekler gelecek sezona kaldı.

No comments: