Saturday, September 8, 2007

Amerika 'da pazara gitmek

Chicago'da pazarlar kuruluyor, bildiğimiz semt pazarları. Adları Farmer's Market.










Ama bildiğimiz gibi ucuz değil, hatta hatırı sayılır şekilde pahalı. Herşey çok taze, seçmek mümkün. Sebze - meyve yanı sıra pazarın çeşidine göre çiçekler (kesme, saksı, fide, tohum), çörek-börek, bal-reçel, sabun, makarna çeşitleri var. Şehrin çeşitli yerlerinde, çeşitli günler sabah 7 öğleden sonra 2 şeklinde. Genelde o gün o sokakta trafik kapanıyor, standlar kuruluyor. Bana yakın Division / State de bir pazar kuruluyor Cumartesileri. Pazar Mayıs Ekim arası, mevsimine göre meyve, sebze değişiyor. Daley Plaza önündeki ise çiçek ağırlıklı idi, rengarenk, cümbüş, ben karanfillerimi ordan aldım, orkide ve galayı Division'dan. Hoş, yazın ben yokken hepsi yok olmuş, demek bir yandan sıcak bir yandan yokluğuma dayanamadılar, tabi benim evim de sauna kıvamında sürekli. Bazen pazarlara Amish denen, kendilerine has inanış, yaşam felsefesi ve giysileri olan kişiler katılıyor. Kıyafetler Hollandayı çağrıştırıyor, elektrik kullanmıyorlar, modern yaşamı reddediyorlar, ama modern hayata gelip mallarını satıyorlar. Çok güzel peynir yapıyorlar. Görüşlerine saygı , ürünlerine hayranlık duyuyorum.










Bu hafta Division'a gittim, orkidem ve galamdan bulmak ümidi ile. Oysa hep ayçiçekleri vardı, ve de kesme buketler.

Kabak koleksiyonu aşırı zengin, hani o yemeklik kabak var ya o çeşitten bile sayılmıyor. Esas yandakilere bakın. Kırmızı, sarı, yeşil domatesler, onlarca şekilde e cinste domatesler. Oldukça pahalı domates bu ülkede, ne yazık ki yazın İstanbul da da anormal pahalı idi. Ben yeşil domates aldım, bakalım ne yapsam? Yeşil - kırmızı - sarı biberler çocuk kafası gibi, yeşil olanı ucuz, diğerleri iki katı. Ama yeşilde sarıya dönüyor, değil mi? Elma mevsimi başladı, Türkiye de görmediğim çeşitler var. Fasulyeler çok taze, ben gittiğimde öğlendi ve çok az çeşit kalmıştı. Biberlerin bir çoğunu burda ilk defa görüyorum.

Ama en ilginç eleman bir tür patlıcan : Nijerya patlıcanı. Acaba beni mi kafaladı satıcı, "sen niye bunu yetiştirmekle ilgilendin, nerden buldun?" diye sormadım, belli ki o ithal etmiyor. Şimdiye kadar normal, bostan patlıcanları bilirdim, hepsi de mor. Burda "baby" denilen ufaklarını gördüm, sonra beyaz patlıcanları. Fakat Nijerya hepsini solladı, çünkü kırmızı ve küçük. Bakalım tadı nasıl? Satıcıya göre tadı aynı, kabuklar daha kalın gibi geldi bana.


Yaşlı teyze ve amcalar, gençler, çocuklular, çok şık pazar arabalılar genelde ortada. Pek fakir insan veya dökülen tipler görmedim, belli ki pazara gelmek fakir işi değil. Bir ilginç konu da pazarda herşeyin tane veya küçük kutularda satılması, bu da ya yalnız yaşayan insanların pazara geldiğini veya çok yalnız yaşayan insan olduğunu gösteriyor. Ailelere göre değil pazar, onlar herşeyin toptan alındığı Cosco veya Sam's Club gibi dev marketlere gidiyorlar veya şehir dışındaki ucuz pazarlara. Pazarlar burda benim gibiler için : yalnız yaşayan, taneyle alan, göreceli olarak rahat para harcayan ama seçmek isteyen, pazarı bir sosyalleşme aktivitesi olarak gören insanlar. Bir dahaki sefere başka pazarları deneyeceğim, daha çok vakit var.

No comments: