Burada seçimleri izlemek oldukça değişik bir tecrübe. Iki parti de yarışlarını ayrı ayrı yürütüyor : Demokratlar ve Cumhuriyetçiler. Yani filler ve eşşekler.
Cumhuriyetçilerle çok ilgilenmiyorum ve yarışlarını takip etmiyorum. Bildiğim o cenapta eski bir tele-rahip ve Arkansas valisi Huckabee, bir Mormon iş adamı ve eski Massachusset (belki yanlışım) valisi Romney, New York un eski belediye başkanı Guiliani ve eski bir asker ve de Senator ve de eskiden Bush a karşı yarışıp kaybetmiş McCain. Dini inançlarına dikkat çekmek için yazmadım, onlar kendilerini böyle kimliklendiriyorlar. Mormon bir başkan sanırım Evangelist / Baptist / Methodist Amerika için çok fazla, kaldırmak zor. Mormonları Hristiyan kabul etmiyorlar, bana birşey ifade etmiyor. İlginç olan başkan adaylarının dini inanışlarının çok önemli olması ve sürekli kim ne kadar inançlı ve hangi inançtan tartışmasının yapılması. Çünkü sıradan Amerikalı için din çok önemli. Yani Cumhuriyetçiler için daha da önemli galiba, ne de olsa tutucu kesimi temsil ediyorlar. Kendi ülkemizi düşündükçe "acaba abartıyor muyuz" diyorum bazen. Cumhuriyetçilerin özelliği tutucu olmaları, yani kürtaja karşı olmaları, göçmenlerle sorunları olması, Irak savaşına / işgaline içten inanmaları, zenginden yana olmaları , yani klasik merkez sağ. Yani türbanları eksik :)) Aaaa, bu cephede bir de politikacı ve sonradan aktör olan biri de vardı, ama hayal gibi geçti. Şu an beklenmeyecek şekilde McCain önde. McCain in Vietnamda geçirdiği 5 yıllık esarete saygı duyuyorum, ama bence feci bir çözüm Amerika ve dünya için. Ve yaşlı. Fakat Mormonluk iyi satmıyor, Huckabee nin nefesi (parası) ve duası yetmiyor. Guiliani nin ise "9/11 kahramanı" söylemi satın alınmıyor, belki Katolik olması ama biraz esnek bir dindar olması nedeniyle klasik tutuculara hitap etmemesi etken oluyor. Neticede nal topluyor ve McCain i adres göstererek yarışı bırakıyor. Laf aramızda McCain ya salak ya etrafı salaklardan oluşuyor veya sıradan Amerikalı salak olduğu için cazip. Mesela Irak ta güvenli ve önceden temizlenmiş bir alanda, üstünde çelik yelek, etrafında bir koruma ordusu , tepede helikopter eşliğinde 10 adım atıp "bakın Irak ı ne kadar güvenli hale getirdik" demişti. Artık buna kim inandı ondan başka acaba? Yani bence Bush dan da vahim, o hiç olmazsa bunu yapmamıştı.
Gelelim Demokratlara. Esas ilgi alanım onlar, çünkü burda hareket, yenilik, canlılık var. Ve de eyaletlerin en mavisinde, en demokratında oturuyorum. Tanımadığım, Amerikalıların da tanımadığı adayların yanında üç tane kahramanımız var:
Bir zaman demokratlar içinde Al Gore (veya Kerry mı idi) a yarışıp kaybeden, yakışıklı, zengin bir avukat ve eski senator John Edwards. Karısı onun itici gücü ama yarışın başında kanseri hortladı kadının ve bir daha da görünmedi. Edwards fakirlik edebiyatı yaptı bol bol, tek başına gezdi her yeri ve de hep spor, hep fresh, hep yakışıklı. Aslen mahkeme sahnelerinde çok iyi para kazanıp müthiş bir malikanede oturan biri için ne kadar inandırıcı? Kitlesi beyaz erkekler. Hayret, ben kesin desteklerdim onu oysa :)) Bir saç traşı 400 usd diye açıklanınca çok eleştiri aldı. Aslında kişisel / ailesel bir trajedisi de var : büyük oğullarını 18 yaşında kazada kaybediyorlar ve hukukçu-aktivist olan karısı 40 küsur yaştan sonra ikiz bebek doğuruyor. Karısı kanserine karşı savaşıyor, sonra yine geliyor kanser bu sefer kemiklerinde , ve bu sefer "yine savaşacağım ama beni bir gün yenecek, o güne kadar yapacak çok işim var" diyecek kadar gerçekçi ve yürekli bir kadın. Ben hayran oldum. Kocasının çok yaman bir yönlendiricisi olan ve her kampanyada önde koşan bu kadından uzun süredir haber yok. Umarım iyi gidiyordur.
Diğer kahraman hakikaten kadınların bence yüz akı. O da hukukçu, senator, iki dönem firstlady ve kocasının aldatmasını dünya önünde, geniş bir yürekle ve duruşla karşılamış başka bir savaşçı : Hillary Clinton. Kocası yaman bir şekilde savaşıyor kampanyasında, sürekli dolaşıp para ve destek topluyor, ki her iki açıdan çok etkin bir güç. Ama son günlerde abarttı ve işi hakarete çevirdi, saldırganlaştı, hatta karısı seçilirse ne yapacaklarını birinci tekil ve çoğul ağızdan anlatmaya başladı. Bu da üçüncü kere seçilmenin başka bir yolu. Clinton efsanevi bir başkan Amerika için , zenciler ve Meksikalılar çok seviyor, destekliyor. Onun zamanındaki Amerikayı herkes arıyor. Gerçi dünya onun zamanındaki gibi değil ki. Bu iki kişilik güç makinası da buna oynuyor, ama şu aralar basının yazdığı gibi "artık onlar statüko, ve halkta Clinton yorgunluğu yaratıyorlar". Hillary Beyaz Saray da geçen yıllarını tecrübe olarak gösteriyor, bence bu kedilerin kasabı seyredip tecrübe sağlamasından bir adım daha iyi. Oldukça sert Hillary yenge, sesi bile -türkçe ifade etmeyi bilmiyorum- ama çok kaba (hoarse). Bir de sürekli çamur atıyor rakiplerine daha doğrusu rakibine. Bir yandan düşünmesi çok güzel, Amerika nın yani dünyanın başında bir kadın. Kadınlar için çok hoş, şimdi Tansu Çiller başbakan olunca hissettiklerim aklıma geldi. Ona oy vermemiştim ama çok gurur verici bulmuştum. Hillary politikanın kalça hareketlerini iyi biliyor, merak edilen seçilirse Bill in -First Gentlemen olamayacağı için- perde arkasındaki başkan olup olmayacağı.
Esas kahramanım bir melez Afrikalı-Amerikalı, yani güzel Türkçemizle zenci. Gerçi annesi beyaz, babası Kenyalı. O da hukukçu, bir community organizer, yani lokal bir aktivist, IL senatörü , şimdi de US senator. Elit ve entellere, zencilere, özellikle her renkten gence hitap ediyor, çünkü mesajı : Değişim "Yes we can." Sürekli işlediği konu bu. Hukukçu ve yönetici eşi ve iki kızı ile şirin , güçlü , genç ve zengin bir aile portresi çiziyorlar. Derdi ideallerden konuşup somut uygulamalara geçememesi. Ama iyi gidiyor. Hatta en son Kennedy ailesinin "endorsement" yani icazetini aldı. Aaa tabiki Oprah faktörünü de unutmayalım. Bence sıradan Amerikalıya fazla, onlara da değişim ve zenci olması cazip geliyor herhalde.
Edwards çekildikten sonra artık yarış, evet kıran kırana, çetin bir yarış, bu iki rakip arasında. Kim seçilirse seçilsin Amerika ve dünya için bir yenilik. En son tartışmada birbirlerine çok kibar davrandılar, herhalde biri başkan diğeri başkan yardımcısı olacak diye sonunda. Bence çok iyi bir ikili, ama Bill ne yapacaklar?
Önce Iowa da caucus la başladı herşey. Caucus eski bir kızılderili geleneğinden uyarlama, gerçekten bir uzlaşma kültürü. Delegeler bir okul, klüp veya toplantı yerinde bir araya geliyor. Sonra tartışarak, konuşarak adaylarda birleşiyorlar. Hatta partiler arası bile kayma oluyor. Bunu organize etmek ancak küçük eyaletlere mümkün kanımca ve oy adedi az. Ama iyi bir gösterge. Diğerlerinde direkt oy atılıyor. Iowa yı Obama alınca yer yerinden oynadı. Sonra New Hampshire ve Nevada yı Hillary aldı. Michigan ve Floridanın anlamı yoktu. South Carolina yı Obama aldı, ki buralar zencilerin mekanı. Salı, 5 Şubat , Super Tuesday. 22 eyaletde seçim var. Tüm büyük eyaletler o gün oyluyor. Clinton burda cirit attı, ama Obama nın memleketi burası. California, zengin eyalet, Hillary nin. Yani 6 Şubat da sular durulacak.
Burdaki seçimleri takip edince bizimkinden ne farklı bir mekanizma olduğunu anladım. Bu hakikaten kıran kırana bir yarış, ülke çok büyük ve halkın profili çok farklı. Sanırım artık bizde de halk seçecek. Belki daha iyi, daha anlamlı bir yarış olacak. Bakalım.